Sabah kalkarken-Akşam yatarken
1. اَللّٰهُمَّ بِكَ أَصْبَحْنَا وَبِكَ أَمْسَيْنَا وَبِكَ نَحْيَا وَبِكَ نَمُوتُ وَإِلَيْكَ اَلْمَص۪يرُ
Allahümme bike esbahnâ ve bike emseynâ ve bike nehyâ ve bike nemûtü ve ileyke’l-masîr.
“Allah’ım! Senin iznin ve yardımınla sabahladık ve akşamladık. Yine senin izin ve yardımınla yaşar ve ölürüz. Sonunda dönüş yalnız sanadır.” (Ebû Dâvûd, “Edeb”, 110; Tirmizî, “Daavât”, 13; İbn Mâce, “Dua”, 14)
Allah’tan Allah’a Sığınma
2. اَللّٰهُمَّ أَعُوذُ بِرِضَاكَ مِنْ سَخَطِكَ وَبِمُعَافَاتِكَ مِنْ عُقُوبَتِكَ وَأَعُوذُ بِكَ مِنْكَ لاَ أُحْص۪ي ثَنَاءً عَلَيْكَ أَنْتَ كَمَا أَثْنَيْتَ عَلَى نَفْسِكَ
Allahümme e’ûzü bi rızâke min sehatike ve bi muâfâtike min ‘ukûbetike ve e’ûzü bike minke lâ uhsi senâen ‘aleyke ente kema esneyte ‘ala nefsike.
“Allah'ım! Öfkenden rızana; cezandan affına sığınırım. Senden yine sana sığınırım. Sana övgüyü saymakla bitiremem. Sen kendini nasıl övdüysen öylesin.” (Müslim, “Salât”, 222)
Nimetlerin Kesilmesinden Allah’a Sığınma
3. اَللّٰهُمَّ إِنّ۪ي أَعُوذُ بِكَ مِنْ زَوَالِ نِعْمَتِكَ وَتَحَوُّلِ عَافِيَتِكَ وَفُجَاءَةِ نِقْمَتِكَ وَجَم۪يعِ سَخَطِكَ
Allâhümme innî e’ûzü bike min zevâli ni’metike ve tehavvüli ‘âfiyetike ve fücâeti nıkmetike ve cemî’ı sahatike.
“Allah'ım! Nimetinin yok olmasından, verdiğin afiyetin (nimet ve sağlığın) bozulmasından, ansı-zın cezalandırmandan ve öfkene sebep olan her şeyden sana sığınırım.” (Müslim, “Zikir”, 96)
Borçtan Allah’a Sığınma
4. اَللّٰهُمَّ إِنّ۪ي أَعُوذُ بِكَ مِنَ الْهَمِّ وَالْحَزَنِ وَأَعُوذُ بِكَ مِنَ الْعَجْزِ وَالْكَسَلِ وَأَعُوذُ بِكَ مِنَ الْجُبْنِ وَالْبُخْلِ وَأَعُوذُ بِكَ مِنْ غَلَبَةِ الدَّيْنِ وَقَهْرِ الرِّجَالِ
Allahümme innî e’ûzü bike mine’l-hemmi ve’l-hazeni. Ve e’ûzü bike mine’l-‘aczi vel-keseli. Ve e’ûzü bike minel cübni vel-buhli. Ve e’ûzü bike min ğalebetid-deyni ve kahrir-ricâli. “Allah'ım! Kederden ve üzüntüden, acizlikten, tembellikten, cimrilikten, korkaklıktan, borç yü-künden ve insanların kahrından sana sığınırım.” (Ebû Davud, “Sâlat”, 367; Ayrıca bk. Buhârî, “Et'ıme”, 28, “Daavât”, 40¸ Tirmizî, “Daavât”, 70; Nesâî, “İstiâze”, 7, 8, 25)
Fakirlikten Allah’a Sığınma
5. اَللّٰهُمَّ إِنّ۪ي أَعُوذُ بِكَ مِنَ اْلفَقْرِ وَالْقِلَّةِ وَالذِّلَّةِ وَ أَعُوذُ بِكَ مِنْ أَنْ أَظْلِمَ أوْ أُظْلَمَ
Allahümme innî e’ûzü bike mine’l-fakri ve’l-kılleti ve’z-zilleti ve e’ûzü bike min en ezlime ev uzleme.
“Allah'ım! Fakirlikten, yokluktan ve zilletten sana sığınırım; zulmetmekten ve zulme uğramaktan da sana sığınırım.” (Buhârî, “Deavat”, 40; Ebû Dâvûd, “Vitr”, 32¸ Nesâî, “İstiâze”, 7, 8, 25)
Evden Çıkarken
6. اَللّٰهُمَّ إِنّ۪ي أَعوُذُ بِكَ أنْ أَضِلَّ أَوْ أُضَلَّ أَوْ أَزِلَّ أوْ أُزَلَّ أوْ أَظْلِمَ أَوْ أُظْلَمَ أَوْ أَجْهَلَ أَوْ يُجْهَلَ عَلَيَّ
Allahümme innî e’ûzü bike en edille ev üdalle, ev ezille ev üzelle ev ezlime ev uzleme ev echele ev yüchele ‘aleyye.
“Allah’ım! Dalalete (sapıklığa) düşmekten veya (başkalarını) dalalete düşürmekten, hataya düşmekten veya (başkasını) hataya düşürmekten, zulmetmekten veya zulme uğramaktan, cahillik et-mekten veya cahillikle karşılaşmaktan, sana sığınırım.” (Ebû Dâvûd, “Edeb”, 112)
Korkaklıktan ve Düşkünlükten Allah’a Sığınma
7. اَللّٰهُمَّ إِنّ۪ي أَعُوذُ بِكَ مِنَ الْجُبْنِ، وَأَعُوذُ بِكَ أَنْ أُرَدَّ إِلَى أَرْذَلِ الْعُمُرِ، وَأَعُوذُ بِكَ مِنْ فِتْنَةِ الدُّنْيَا، وَأَعُوذُ بِكَ مِنْ عَذَابِ الْقَبْرِ
Allahümme innî e’ûzü bike mine’l-cübni ve e’ûzü bike min en uredde ila erzelil ‘umuri ve e’ûzü bike min fitneti'd-dünya ve e’ûzü bike min azabi'l-kabr.
“Allah’ım! Korkaklıktan sana sığınırım. Ömrün en düşük çağının zorluklarından, dünya fitnele-rinden ve kabir azabından da sana sığınırım.” (Buhârî, “Cihad”, 25; Tirmizî, “Daavât”, 113; Nesâî, “İstiâze”, 27)
Kötülüklerden Allah’a sığınma 8. اَللّٰهُمَّ إِنّ۪ي أَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ مَا عَمِلْتُ وَمِنْ شَرِّ مَا لَمْ أَعْمَلْ Allahümme innî e’ûzü bike min şerri ma ‘amiltu ve min şerri ma lem a'mel.
“Allah’ım! Şimdiye kadar yaptığım, bundan sonra yapacağım işlerin şerrinden sana sığınırım.” (Müslim, “Zikir” 65, 66)
Cehennemden Allah’a Sığınma
9. اَللّٰهُمَّ إِنّ۪ي أَعُوذُ بِكَ مِنْ فِتْنَةِ النَّارِ وَعَذَابِ النَّارِ وَمِنْ شَرِّ الْغِنَى وَالْفَقْر
Allahümme innî e’ûzü bike min fitneti’n-nâri ve ‘azabi’n-nari ve min şerri’l-ğına ve’l-fakri.
“Allah'ım! Cehenneme götüren fitneden, Cehennemin azabından, zenginliğin ve fakirliğin şer-rinden sana sığınırım.” (Ebu Davud, “Vitr”, 32)
Açlıktan ve Hainlikten Allah’a sığınma
10. اَللّٰهُمَّ إِنّ۪ي أَعُوذُ بِكَ مِنَ الْجُوعِ فَإِنَّهُ بِئْسَ الضَّج۪يعُ وَ أَعُوذُ بِكَ مِنَ الْخِيَانَةِ فَإِنَّهَا بِئْسَتِ الْبِطَانَةُ
Allahümme innî e’ûzü bike minel-cû’ı fe-innehû bi’sed-dacî’u ve e’ûzü bike mine’l-hıyâneti fe-innehâ bi’seti’l-bitânetü.”
“Allah'ım! Açlıktan sana sığınırım. Çünkü açlık, ne kötü bir arkadaştır.
Hainlikten de sana sığınırım. Çünkü hainlik, ne kötü bir sırdaştır.” (Ebu Davud, “Vitr”, 32; Nesai, “İstiâze”, 19,20; İbn Mâce, “Et'ime”, 53)
Afetlerden Allah’a sığınma
11. اَللّٰهُمَّ إِنّ۪ي أَسْأَلُكَ الْعَافِيَةَ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ اَللّٰهُمَّ إِنّ۪ي أَسْأَلُكَ الْعَفْوَ وَالْعَافِيَةَ فِي د۪ين۪ي وَدُنْيَايَ وَأَهْل۪ي وَمَال۪ي اَللّٰهُمَّ اسْتُرْ عَوْرَات۪ي وَآمِنْ رَوْعَات۪ي
اَللّٰهُمَّ احْفَظْن۪ي مِنْ بَيْن يَدَيَّ وَمِنْ خَلْف۪ي وَعَنْ يَم۪ين۪ي وَعَنْ شِمَال۪ي وَمِنْ فَوْق۪ي وَأَعُوذُ بِعَظَمَتِكَ أَنْ أُغْتَالَ مِنْ تَحْت۪ي
Allahümme innî es'elükel ‘âfiyete fi’d-dünya ve’l-âhira. Allahümme innî es'elüke’l ‘afve ve’l ‘âfiyete fî dînî ve dünyaye ve ehlî ve mâlî, Allahümmestür ‘avrâtî ve âmin rav'âtî. Allahümmehfaznî min beyni yedeyye ve min halfî ve ‘an-yeminî ve ‘an şimalî ve min fevkî ve e’ûzü bi ‘azametike en uğtâle min tahtî.
“Allah’ım! Senden dünya ve âhirette afiyet dilerim. Allah’ım! Senden dinim, dünyam, aile fertle-rim ve malım hakkında af ve afiyet dilerim. Allah'ım! Ayıplarımı ört, korkularımdan emin kıl. Al-lah’ım! Beni önümden, arkamdan, sağımdan solumdan ve üstümden (gelecek her türlü tehlikeden) koru. Altımdan (gelecek belalarla/deprem ile) helak olmaktan senin büyüklüğüne sığınırım.” (Ebû Dâvûd, “Edeb”, 110; İbn Mâce, “Dua”, 14)
Sağlık ve Afiyet
12. اَللّٰهُمَّ عَافِن۪ي ف۪ي جَسَد۪ي وَعَافِن۪ي ف۪ي بَصَر۪ي وَاجْعَلْهُ الْوَارِثَ مِنّ۪ي لَا إِلٰهَ إِلَّا اللّٰهُ الْحَل۪يمُ الْكَر۪يمُ سُبْحَانَ اللّٰهِ رَبِّ الْعَرْشِ الْعَظ۪يمِ وَالْحَمْدُ لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَم۪ينَ
Allahümme ‘âfini fi cesedî ve ‘âfinî fî basarî ve’c‘alhü’l vârise minnî lâ ilâhe illâllahu’l-halîmu’l-kerîmu subhâne’llahi rabbi’l-‘arşi’l-‘azîm ve’l-hamdü li’llahi rabbi’l-‘âlemîn.
“Allah'ım! Bedenime sağlık ver, gözüme sağlık ver, sağlığı benim varisim kıl (son nefesime kadar beni sağlıklı eyle). Halîm ve kerîm olan Allah'tan başka ilah yoktur. Ulu arşın sahibi Allah'ı noksan sıfatlardan tenzih ederim. Her türlü övgü âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur” (Tirmizî, “Daavât”, 66)
Hidayet
13. اَللّٰهُمَّ إِنّ۪ي أَسْأَلُكَ الْهُدَى وَالتُّقَى وَالْعَفَافَ وَالْغِنَى
Allahümme innî es'elükel-hüdâ ve’t-tüka ve’l-‘afafe ve’l-ğınâ.
“Allah’ım! Senden hidayet, takva, (sorumluluk bilinci) iffet ve (gönül) zenginliği isterim.” (Müslim, “Zikir”, 72)
Hayırlı Rızık
14. اَللّٰهُمَّ اغْفِرْل۪ي وَارْحَمْن۪ي وَاهْدِن۪ي وَعَافِن۪ي وَارْزُقْن۪ي
Allahümmağfirlî ve’rhamnî ve’hdinî ve ‘âfinî ve’r-zuknî
“Allah’ım, beni bağışla, bana merhamet et, bana hidayet nasip eyle, bana âfiyet ve (hayırlı) rızık ver.” (Müslim, “Zikir”, 35)
Faydalı İlim İsteme 15. اَللّٰهُمَّ انْفَعْن۪ي بِمَا عَلَّمْتَن۪ي وَعَلِّمْن۪ي مَا يَنْفَعُن۪ي وَزِدْن۪ي عِلْمًا اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ عَلَى كُلِّ حَالٍ وَأَعُوذُ بِاللّٰهِ مِنْ حَالِ أَهْلِ النَّارِ Allahümme’nfa’nî bima ‘allemtenî ve ‘allimnî ma yenfeunî ve zidnî ‘ilmen, elhamdülillahi ‘alâ külli hâlin ve e’uzü billahi min hâli ehli’n-nâri.
“Allah'ım! Bana öğrettiğin ilim ile beni faydalandır, bana fayda verecek ilmi öğret ve benim il-mimi artır. Her hâl üzere Allah'a hamd olsun. Cehennem ehlinin halinden Allah'a sığınırım.” (Tirmizî, “Daavât”, 129)
Faydasız İlim 16. اَللّٰهُمَّ إِنّ۪ي أَعُوذُ بِكَ مِنْ عِلْمٍ لَا يَنْفَعُ ، وَمِنْ قَلْبٍ لاَ يَخْشَعُ ، وَمِنْ نَفْسٍ لَا تَشْبَعُ ، وَمِنْ دَعْوَةٍ لاَ يُسْتَجَابُ لَهَا Allahümme innî e’ûzü bike min ‘ilmin la yenfe’u ve min kalbin lâ yahşe’u, ve min nefsin lâ teşbe’u ve min da’vetin lâ yüstecâbu leha.
“Allah’ım! Fayda vermeyen ilimden, huşu duymayan kalpten, kabul olunmayan duadan, doyma-yan nefisten sana sığınırım.” (Müslim, “Zikir”, 73)
Dinde Sebat
17. يَا مُقَلِّبَ الْقُلُوبِ ثَبِّتْ قَلْب۪ي عَلَى د۪ينِكَ
“Ya mukallibel kulûb! Sebbit kalbî ‘alâ dînike.
“Ey kalpleri hâlden hâle çeviren Allah’ım, kalbimi dinin üzere sabit kıl.” (Tirmizî, “Daavât”, 124)
Takva
18. اَللّٰهُمَّ آتِ نَفْس۪ي تَقْوَاهَا وَزَكِّهَا أَنْتَ خَيْرُ مَنْ زَكَّاهَا أَنْتَ وَلِيُّهَا وَمَوْلَاهَا
“…Allahümme âti nefsî takvâha, ve zekkiha ente hayru men zekkaha, ente veliyyuha ve mevlaha.”
“…Allah'ım! Nefsime takvasını (günahlardan sakınma duygusu) ver ve onu (her türlü günahtan) temizle, Sen temizleyenlerin en hayırlısısın. Onun koruyucusu ve efendisi de sensin..” (Müslim, “Zikir”, 73)
İdeal Kul Olma
19. اَللّٰهُمَّ اجْعَلْن۪ي مِنَ الَّذ۪ينَ إِذَا أَحْسَنُوا اسْتَبْشَرُوا وَإِذَا أَسَاءُوا اسْتَغْفَرُوا
Allahümme’c’alnî mine’llezîne iza ehsenu ‘s-tebşeru ve iza esâu’stağferû
“Allah’ım! Beni iyilik işledikleri zaman sevinen ve kötülük yaptıkları zaman bağışlanma dileyen kullarından eyle.” (İbn Mâce, “Edeb”, 57)
Sıkıntılı Zamanlarda 20. اَللّٰهُمَّ رَحْمَتَكَ أَرْجُو فَلَا تَكِلْن۪ي إِلَى نَفْس۪ي طَرْفَةَ عَيْنٍ وَأَصْلِحْ ل۪ي شَأْن۪ي كُلَّهُ لَا إِلٰهَ إِلَّا أَنْتَ
Allahümme rahmeteke ercû felâ tekilnî ila nefsî tarfate ‘aynin ve aslih lî şe'nî küllehü lâ ilâhe illa ente.
“Ey Allah’ım! Senin rahmetini umuyorum, beni göz açıp kapayıncaya kadar (da olsa) nefsimle başbaşa bırakma. Halimi tümüyle düzelt, Senden başka ilâh yoktur.” (Ebu Dâvûd , “Edeb”, 110)
Şifa İçin
21. اَللّٰهُمَّ رَبَّ النَّاسِ أَذْهِبِ الْبَاْسَ وَاشْفِه۪ وَأَنْتَ الشَّاف۪ي لَا شِفَاءَ إِلَّا شِفَاؤُكَ شِفَاءً لاَ يُغَادِرُ سَقَماً
Allahümme Rabbe’n-nâsi! Ezhibi’l-be'se, veşfihi, ve ente’ş-şâfi. Lâ şifâe illâ şifâüke. Şifâen lâ yüğâdiru sekamâ.
“Allah'ım, ey insanların Rabbi! Sıkıntıyı gider, şifa ver. Şifayı veren ancak sensin. Senin verece-ğin şifadan başka şifa yoktur. Öyle bir şifa ver ki, hastalık nedir bırakmasın.” (Buhârî, “Tıb”, 37; Ayrıca bk. Müslim, “Selam” 46; Ebû Davud, “Tıb”, 17 Tirmizî, “Daavât”, 111)
Güzel Ahlak
22. اَللّٰهُمَّ أَحْسَنْتَ خَلْق۪ي فَأَحْسِنْ خُلُق۪ي
Allahümme ahsente haklî fe ehsin hulukî.
“Allah’ım! Yaratılışımı güzelleştirdiğin gibi ahlakımı da güzelleştir” (İbn Hanbel, I, 403)
Kötü Ahlak 23. اَللّٰهُمَّ إِنّ۪ي أَعُوذُ بِكَ مِنَ الشِّقَاقِ وَالنِّفَاقِ وَسُوءِ الْأَخْلاَقِ Allahümme innî e’uzü bike mine’ş-şikaki ve’n-nifaki ve sûi’l-ahlâki.
“Allah’ım! (haktan) ayrılmaktan, iki yüzlülükten ve kötü ahlaktan sana sığınırım.” (Ebû Davud, “Vitr”, 32; Nesaî, “İstiâze”, 21)
Mübarek Vakitlerde (Kadir Gecesi) 24. اَللّٰهُمَّ إِنَّكَ عَفُوٌّ كَر۪يمٌ تُحِبُّ الْعَفْوَ فَاعْفُ عَنّ۪ي Allahümme inneke ‘afüvvün kerîmün tühıbbü’l-‘afve fa’fü ‘annî .
“Allah’ım sen affedicisin, cömertsin, affetmeyi seversin, beni de affet.” (Tirmizî, “Daavât”, 89)
Gerçek Sevgiyi İstemek
25. اَللّٰهُمَّ ارْزُقْن۪ي حُبَّكَ وَحُبَّ مَنْ يَنْفَعُن۪ي حُبُّهُ عِنْدَكَ
Allahümme’rzuknî hubbeke ve hubbe men yenfeunî hubbuhu ‘indeke.
“Allah’ım! Bana kendi sevgini ve Senin yanında sevgisi bana fayda verecek kimsenin sevgisini ver.” (Tirmizî, “Daavât”, 73)
Helallerle Yetinme
26. اَللّٰهُمَّ اكْفِن۪ي بِحَلَالِكَ عَنْ حَرَامِكَ وَأَغْنِن۪ي بِفَضْلِكَ عَمَّنْ سِوَاكَ
Allahümmekfinî bihalâlike an haramike ve ağninî bifadlike ammen sivâke.
“Allah’ım! Harama bulaşmaktansa, helalinle yetineyim. Beni lütfunla (zengin kılarak) Senden başkasına muhtaç etme.” (Tirmizî, “Daavât”, 110)
Nimetlere Şükür
27. اَللّٰهُمَّ أَعِنّ۪ي عَلٰى ذِكْرِكَ وَشُكْرِكَ وَحُسْنِ عِبَادَتِكَ
Allahümme eınnî ala zikrike ve şükrike ve husni ibadetike.
“Allah’ım! Seni anmak, sana şükretmek, sana güzelce kulluk etmekte bana yardım et.” (Ebu Dâvûd, “Salât”, 361; Nesâî, “Sehv” 60; İbn Hanbel, V, 245.)
Nimetlerin Hayırlısı
28. اَللّٰهُمَّ إِنّ۪ي أَسْأَلُكَ مِنْ صَالِحِ مَا تُؤْتِي النَّاسَ مِنَ الْمَالِ وَالأَهْلِ وَالْوَلَدِ غَيْرِ الضَّالِّ وَلَا الْمُضِلِّ
Allahümme innî eselüke min salihi ma tü’ti’n-nâse mine’l-mali ve’l-ehli ve’l-veledi gayri’d-dâlli vele’l mudilli.
“Allah’ım! Mal, aile, çocuk olarak insanlara verdiklerinin hayırlısını dilerim, sapıtan ve saptıranları değil.” (Tirmizî, “Daavât”, 124)
Korku Anında
29. بِسْمِ اللّٰهِ الَّذ۪ي لاَ يَضُرُّ مَعَ اسْمِه۪ شَىْءٌ فِي الأَرْضِ وَلاَ فِي السَّمَاءِ وَهُوَ السَّم۪يعُ الْعَل۪يمُ
Bismillahillezî la yedurru me’a'smihî şeyun filardi vela fi's-semâi ve hüve's-semi’u'l-‘alîm.
“Allah’ın adıyla… O’nun adıyla (hareket edildiğinde) yerde ve gökte hiçbir şeyin zararı dokun-maz. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir.” (Tirmizî, “Daavât”, 13)
Yemekten Sonra
30. اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذ۪ي أَطْعَمَنَا وَسَقَانَا وَجَعَلَنَا مُسْلِم۪ينَ
Elhamdü li’llahi’llezî et’amena ve sekana ve ce’alena müslimin.
“Bizi doyurup içiren ve bizi Müslümanlardan eyleyen Allah’a hamdolsun.” (Ebu Dâvûd, “Eti'me”, 53; Tirmizî, “Daavat”, 56 )
Yatarken
31. اَللّٰهُمَّ أَسْلَمْتُ نَفْس۪ي إِليْكَ ، وَوَجَّهْتُ وَجْه۪ي إِلَيْكَ ، وَفَوَّضْتُ أَمْر۪ي إِلَيْكَ ، وَأَلْجَأْتُ ظَهْر۪ي إِلَيْكَ ، رَغْبَةً وَرَهْبَةً إلَيْكَ ، لَا مَلْجَأَ وَلَا مَنْجَى مِنْكَ إِلَّا إِلَيْكَ ، آمَنْتُ بِكِتَابِكَ الَّذ۪ي أَنْزَلْتَ ، وَنَبِـيِّكَ الَّذ۪ي أَرْسَلْتَ
Allahumme eslemtu nefsî ileyke ve veccehtu vechî ileyke ve fevvaztü emrî ileyke ve elce'tu zahrî ileyke rağbeten ve rehbeten ileyke, la melcee ve la mencee minke illa ileyke, Amentu bi kitabikellezi enzelte ve binebiyyikellezi erselte
“Allah’ım! (rahmetini) umarak, (azabından) korkarak kendimi sana teslim ettim. Yüzümü sana çevirdim. İşimi sana ısmarladım. Sırtımı sana dayadım, sana sığındım. Senden başka sığınak, sen-den başka dayanak yoktur. İndirdiğin kitaba ve gönderdiğin peygambere inandım.” (Buhârî, “Vudu”, 75, “Daavât”, 6, 9; Müslim, “Zikir”, 56)
Yolculukta
32. سُبْحَانَ الَّذ۪ى سَخَّرَ لَنَا هَذَا وَمَا كُنَّا لَهُ مُقْرِن۪ينَ وَإِنَّا إِلٰى ربِّنَا لَمُنقَلِبُونَ
اَللّٰهُمَّ إِنَّا نَسْأَلُكَ ف۪ي سَفَرِنَا هَذَا الْبِرَّ وَالتَّقْوَى وَمِنَ الْعَمَلِ مَا تَرْضَى اَللّٰهُمَّ هَوِّنْ عَلَيْنَا سَفَرَنَا هَذَا وَاطْوِ عَنَّا بُعْدَهُ اَللّٰهُمَّ أَنْتَ الصَّاحِبُ ف۪ي السَّفَرِ وَالْخَلِيفَةُ فِى الأَهْلِ اَللّٰهُمَّ إِنّ۪ي أَعُوذُ بِكَ مِنْ وَعْثَاءِ السَّفَرِ وَكَآبَةِ الْمَنْظَرِ وَسُوءِ الْمُنْقَلَبِ فِى الْمَالِ وَالأَهْلِ وَاْلوَلَدِ
Sübhânellezî sehhare lenâ hâzâ ve mâ künnâ lehû mukrinîn ve innâ ilâ rabbinâ lemunkalibûn.
Allahümme innâ nes’elüke fî seferinâ hâze’l-birre ve’t-takvâ ve mine’l-‘ameli mâ terdâ.
Allahümme hevvin ‘aleynâ seferenâ hâzâ, vatvi ‘annâ bu’dehû.
Allahümme ente’s-sâhibü fi’s-seferi ve’l-halîfetü fi’l-ehli.
Allahümme innî e’ûzü bike min va’sâi’s-seferi ve keâbeti’l-menzari ve sûil-münkalebi fi’l-mâli ve’l-ehli vel-veledi.
“Bunu hizmetimize veren Allah’ın şanı yücedir. Bunlara bizim gücümüz yetmezdi. Şüphesiz biz Rabbimize döneceğiz” (Zuhruf sûresi, 43/ 13-14)
Allah’ım! Biz, bu yolculuğumuzda Senden iyilik ve takvâ, bir de hoşnut olacağın ameller işle-meyi nasip etmeni dileriz.
Allah’ım! Yolculuğumuzu kolay kıl ve uzağını yakın et!
Allah’ım! Yolculukta yardımcı(mız), geride (bıraktığımız) çoluk çocuğu(muzun) koruyucusu sensin.
Allah’ım! Yolculuğun zorluklarından, üzücü şeylerle karşılaşmaktan ve dönüşte malımızda, ço-luk çocuğumuzda kötü hâller görmekten Sana sığınırım.” (Müslim, “Hac”, 425; Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, “Cihad”, 79; Tirmizî, “Deâvât”, 47)
Toplumsal Barış
33. اَللّٰهُمَّ أَلِّفْ بَيْنَ قُلُوبِنَا وَأَصْلِحْ ذَاتَ بَيْـنِـنَا وَاهْدِنَا سُبُلَ السَّلَامِ وَنَجِّنَا مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ وَجَنِّبْنَا الْفَوَاحِشَ مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَمَا بَطَنَ
Allahümme elif beyne kulubinâ ve aslih zâte beyninâ ve’hdinâ sübüle’sselâmi ve neccinâ mi-ne’z-zulümâti ile’n-nûri ve cennibne’l fevâhişe mâ zahare minhâ ve mâ betane.
“Allah'ım! Kalplerimizi birleştir. Aramızı düzelt ve bizi kurtuluş yollarına ilet. Bizi karanlıklardan aydınlığa çıkar ve büyük günahların açığından da gizlisinden de uzaklaştır.” (Ebu Dâvûd, “Salât”, 182 )
Güzel Bir Yaşantı
34. اَللّٰهُمَّ أَصْلِحْ ل۪ي د۪ينِيَ الَّذ۪ى هُوَ عِصْمَةُ أَمْر۪ي وَأَصْلِحْ ل۪ي دُنْيَاىَ الَّت۪ى ف۪يهَا مَعَاش۪ي وَأَصْلِحْ ل۪ي آخِرَت۪ي الَّت۪ي ف۪يهَا مَعٰاد۪ي، وَاجْعَلِ الْحَيَاةَ زِيَادَةً ل۪ي ف۪ي كُلِّ خَيْرٍ ، وَاجْعَلِ الْمَوْتَ رَاحَةً ل۪ي مِنْ كُلِّ شَرٍ
“Allahümme aslih lî dinî ellezî hüve ‘ismetu emrî, ve aslih lî dünyâye elletî fîhâ meâşî, ve aslih lî ahireti elletî fîhâ meadî, vec ‘alil hayâte ziyâdeten lî fî külli hayrin, vec 'alil mevte râhaten lî, min külli şerrin”
“Allah’ım! Dinimi güzelce yaşat ki o benim güvencemdir. Dünyamı düzelt ki o benim geçim kaynağımdır. Ahiretimi hazırla ki o benim son durağımdır. Hayatımda her türlü hayrı ziyadesiyle ihsan eyle. Ölümümü de her türlü şerlerden muhafaza eyle.” (Müslim, “Zikir”, 71)
Bağışlanmayı İsteme
35. اَللّٰهُمَّ اغْفِرْ ل۪ي ذَنْب۪ي كُلَّهُ دِقَّهُ وَجِلَّهُ وَأَوَّلَهُ وَآخِرَهُ وَعَلاَنِيَتَهُ وَسِرَّهُ
Allahümmeğfirlî zenbî küllehü dikkahu ve cillehu ve evvelehu ve ‘ahirahu ve ‘alâniyetehu ve sırrehu .
“Allah'ım! Günahlarımın küçüğünü büyüğünü, öncesini sonunu, açığını ve gizlisini, hepsini ba-ğışla.” (Müslim, “Salât”, 216)
Af ve Bağışlanma Talebi
36. اَللّٰهُمَّ إِنّ۪ي ظَلَمْتُ نَفْس۪ي ظُلْمًا كَث۪يرًا ، وَلَا يَغْفِرُ الذُّنُوبَ إِلَّا أَنْتَ ، فَاغْفِرْ ل۪ي مَغْفِرَةً مِنْ عِنْدِكَ ، وَارْحَمْن۪ي ، إِنَّكَ أَنْتَ الْغَفُورُ الرَّح۪يمْ
Allahümme innî zalemtu nefsî zulmen kesîran ve lâ yağfiru’z zünûbe illâ ente feğfirlî mağfiraten min ‘indike, verhamnî inneke entel ğafûrur rahim.
Allah’ım! Şüphesiz ben nefsime çok zulmettim, günahları bağışlayacak olan yalnız Sensin. Öyleyse katından bir af ile beni bağışla. Bana merhamet et, çünkü bağışlaması ve rahmeti çok olan sa-dece Sensin” (Buhârî, “Ezan”, 149; Müslim, “Zikir”, 48)
Tevbe ve İstiğfar
37. اَللّٰهُمّ أَنْتَ رَبّ۪ي لَا إِلٰهَ إِلاَّ أَنْتَ خَلَقْتَن۪ي وَأَنَا عَبْدُكَ وَأَنَا عَلٰى عَهْدِكَ وَوَعْدِكَ مَا اسْتَطَعْتُ
أَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّ مَا صَنَعْتُ أَبُوءُ لَكَ بِنِعْمَتِكَ علَيَّ وَأَبُوءُ لَكَ بِذَنْب۪ي فَاغْفِرْ ل۪ي فَإِنَّهُ لَا يَغْفِرُ الذُّنُوبَ إِلاَّ أَنْتَ
Allahümme ente Rabbî, lâ ilâhe illâ ente halaktenî, ve ene ‘abdüke, ve ene alâ ahdike ve va‘dike m’esteta‘tü.
Eûzü bike min şerri mâ sana‘tü, ebûü leke bi-ni‘metike aleyye ve ebûü leke bi-zenbî, fağfir lî feinnehû lâ yağfirü’z-zünûbe illâ ente.
“Allah'ım! Sen benim Rabbimsin! Sen'den başka ilâh yok¬tur. Beni Sen yarattın. Ben Senin kulu-num; gücüm yettiğince (ezelde) sana verdiğim sözümde ve vaadimde durmaktayım.
İşlediğim günahların şerrinden sana sığınırım. Bana lutfettiğin, ni'metlerini i'tirâf ederim, güna-hımı da i'tirâf ederim. Beni affet çünkü günahları ancak Sen affedersin” (Buhârî,”Deavât”, 2, 15)
Tevbe ve İstiğfar 38. اَللّٰهُمَّ اغْفِر ل۪ي خَط۪يئَت۪ي وَجَهْل۪ي ، وَإِسْرَاف۪ي ف۪ي أَمْر۪ي ، وَمَا أَنْتَ أَعْلَمُ بِه۪ مِنّ۪ي ، اَللّٰهُمَّ اغْفِرْ ل۪ي جِدّ۪ي وَهَزْل۪ي ، وَخَطَئ۪ي وَعَمْد۪ي ، وَكُلُّ ذٰلِكَ عِنْد۪ي ، اَللّٰهُمَّ اغْفِرْ ل۪ي مَا قَدَّمْتُ وَمَا أَخَّرْتُ ، وَمَا أَسْرَرْتُ وَمَا أَعْلَنْتُ ، وَمَا أَنْتَ أَعْلَمُ بِه۪ مِنّ۪ي ، أَنْتَ المُقَدِّمُ ، وَأَنْتَ المُؤَخِّرُ، وَأَنْتَ عَلٰى كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ
Allahümmağfirlî hetîetî ve cehlî, ve isrâfî fî emrî, ve ma ente a'lemu bihî minnî, Allahümmağfirlî ciddî, ve hezlî, ve hataî ve ‘amdî, ve küllü zalike ‘indî, Allahümmağfirlî mâ kaddemtu ve mâ ahhartu, ve mâ esrartu ve mâ a'lentu, vemâ ente a'lemu bihî minnî, entel mukaddimu ve entel muahhir ve ente ‘ala külli şey'in kadîr.
“Allah’ım! Günahlarımı, bilgisizlik yüzünden yaptıklarımı, işimdeki aşırılıkları ve benden daha iyi bildiğin bütün kusurlarımı bağışla. Allah’ım, ciddi ve şaka yollu yaptıklarımı, yanlışlıkla ve bilerek işlediğim günahlarımı affeyle. Bütün bu kusurların hepsi bende vardır.
Allah’ım! Şimdiye kadar yaptığım, bundan sonra yapacağım, gizlediğim ve açığa vurduğum, benden daha iyi bildiğin günahlarımı affeyle. Öne geçiren de sen, geride bırakan da Sensin. Senin her şeye gücün yeter.” (Buhârî, “Daavât”, 60; Müslim, “Zikir”, 70. )
Hatalardan Arınma
39. اَللّٰهُمَّ اغْسِلْ خَطَايَاىَ بِمَاءِ الثَّلْجِ وَالْبَرَدِ وَنَقِّ قَلْب۪ي مِنَ الْخَطَايَا كَمَا نَقَّيْتَ الثَّوْبَ الْأَبْيَضَ مِنَ الدَّنَسِ
Allahümmeğsil hatâyâye bimâi’sselci ve’l-beredi ve nakki kalbî mine’l-hatâyâ kemâ nekkayte’sevbe’l-ebyeda mine’d-denesi.
“Allah'ım! Hatalarımı kar ve soğuk su ile temizle. Beyaz elbiseyi kirden temizlediğin gibi kalbimi de hatalardan arındır. (Nesaî, “Taharet”, 49; Ayrıca bk. Buhârî, “Daavât”, 38, 43-45; Müslim, “Zikir”, 49)
Allah’ın Sevgisini İsteme
40. اَللّٰهُمَّ إنّ۪ي أَسْأَلُكَ حُبَّكَ وَحُبَّ مَنْ يُحِبُّكَ وَالْعَمَلَ الَّذ۪ي يُبلِّغُن۪ي حُبَّكَ
اَللّٰهُمَّ اجْعَلْ حُبَّكَ أَحَبَّ إِلَيَّ مِنْ نَفْس۪ي وَأَهْل۪ي وَمِنَ الْمَاءِ الْبَارِدِ
Allahümme innî es'eluke hubbeke ve hubbe men yuhibbuke ve'l-amele’l-lezi yübelliğuni hubbeke. Allahummec'al hubbeke ehabbe ileyye min nefsî ve ehlî ve mine'l- mâil bârid.
“Allah’ım! Senden Seni sevmeyi, Seni sevenleri sevmeyi ve Senin sevgine ulaştıran ameli yap-mayı isterim.
Allah’ım! Senin sevgini, bana canımdan, ailemden ve soğuk sudan daha sevgili kıl.” (Tirmizî, “Daavât”, 73)
İftâr Ederken
41. اَللّٰهُمَّ لَكَ صُمْتُ وَعَلَى رِزْقِكَ أَفْطَرْتُ
Allahümme leke sumtü ve ‘alâ rızkıke eftartü.
“Allah'ım! Senin rızân için oruç tuttum. Senin rızkınla orucumu açıyorum.” (Ebû Dâvûd, “Savm”, 22)